Sessiz canlara sessiz kalmayalım!

Yazının Giriş Tarihi: 13.12.2024 16:18
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.12.2024 17:30

Her gün sokaklarda, sosyal medyada ya da haber bültenlerinde hayvanlara yönelik şiddet olaylarına şahit oluyoruz. Kimi zaman bir köpeğin açlıktan can çekiştiğini, kimi zaman bir kedinin işkenceye uğradığını, kimi zaman ise bir atın zorla çalıştırıldığını öğreniyoruz. Ancak bu görüntülerle karşılaştığımızda hissettiğimiz üzüntü ne yazık ki çoğu zaman geçici oluyor. Hayvan şiddeti, yalnızca bu varlıklara değil, insanlığın ortak vicdanına da saplanmış bir yara olarak duruyor.

Hayvana şiddet nedir ve neden bu kadar yaygın?

Hayvana şiddet; fiziksel zarar verme, işkence etme, ihmal, aç bırakma, tecavüz ya da öldürme gibi insan kaynaklı her türlü kötü muameleyi içerir. Bunun kökeninde genellikle cehalet, empati yoksunluğu, ekonomik zorluklar ya da yetersiz yasal düzenlemeler yer alır. Hayvana zarar veren bir insanın, aslında kendi içindeki öfkeyi ve sevgisizliği dışa vurduğu bilinir. Psikolojik araştırmalar, hayvana şiddet uygulayan bireylerin ileride insana yönelik şiddet suçlarına da daha yatkın olduğunu göstermektedir.

Ancak hayvanlara yönelik şiddetin bu kadar yaygın olmasının asıl nedeni, toplumsal duyarsızlık ve hukuki yaptırımların yetersizliğidir. Hayvana şiddet çoğu zaman "mala zarar verme" kapsamında değerlendirilmekte ve caydırıcı cezalar uygulanmamaktadır. Bu bakış açısı, hayvanların birer birey değil, yalnızca birer "mülk" olarak görülmesine yol açmaktadır.

Kanunlar neden yetersiz kalmaya devam ediyor?

Türkiye’de hayvan haklarına dair yasalar son yıllarda geliştirilmiş olsa da, uygulamada ciddi eksiklikler bulunmaktadır. 2021 yılında yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu'nda hayvana şiddet ve öldürme suçlarının kabahat değil, suç kapsamına alınması önemli bir adımdı. Ancak verilen cezalar hâlâ caydırıcılıktan uzak ve mahkemelere yansıyan vakalar sınırlıdır. Ayrıca, sokakta yaşayan hayvanlar için kalıcı çözümler üretilmediği sürece bu yasalar yalnızca kâğıt üzerinde kalacaktır.

Toplumun rolü ve sorumluluğu

Hayvan şiddetini önlemenin yolu, yalnızca kanunları değiştirmekle sınırlı değildir. Toplumun bu konuda bilinçlenmesi ve empati kurması şarttır. Her birey, çevresinde gördüğü bir hayvana yardım eli uzatarak, kötü muameleye şahit olduğunda gerekli mercilere şikâyette bulunarak veya farkındalık kampanyalarına destek vererek bu mücadeleye katkı sağlayabilir. Çocuklara küçük yaşlardan itibaren hayvan sevgisi aşılanmalı, bu konuda okullarda dersler verilmelidir.

Hayvanlar da bizimle aynı dünyayı paylaşıyor

Hayvanlar, bu dünyanın yalnızca bize ait olmadığını hatırlatan sessiz dostlarımızdır. Onların da acıyı hissettiğini, sevgiye ihtiyaç duyduğunu ve yaşam hakkına sahip olduğunu unutmamalıyız. İnsanlığımızı ölçmenin en basit yollarından biri, güçsüz olanlara nasıl davrandığımızdır. Hayvana şiddet uygulayan bir toplumun, kendine ve geleceğine karşı da duyarlı olması beklenemez.

Unutmayalım, hayvana şiddeti durdurmak yalnızca hayvanları korumak değil, aynı zamanda insanlığın vicdanını korumak anlamına gelir. Bu sessiz çığlıkları duyalım ve harekete geçelim; çünkü dünya, bizim kadar onların da yuvası.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.