Kadına şiddet, toplumun aynası!

Yazının Giriş Tarihi: 12.12.2024 02:26
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.12.2024 02:26

Kadına şiddet, sadece bireysel bir sorun değil, derinlemesine toplumsal bir yaradır. Bu yara, sadece kadınları değil, tüm toplumu kanatır. Kadınların, toplumsal hayatta eşitlik ve güvenlik içinde yaşama hakları, onlarca yıldır tartışılan, ama hala çözülemeyen bir mesele. Kadına yönelik şiddetin, toplumsal eşitsizliğin ve cinsiyet temelli ayrımcılığın bir yansıması olduğunu görmek, bu sorunun sadece bir “kadın sorunu” olmadığını anlamamıza yardımcı olur.

Bu, hepimizin sorunu...

Şiddet, yalnızca fiziksel darbe ve bedensel yaralarla sınırlı kalmaz. Kadına yönelik şiddet, aynı zamanda psikolojik, duygusal ve ekonomik boyutlarıyla da kadının ruhunu ve varlığını tehdit eder. Toplumda kadınların "yerini" belirlemeye çalışan, onları sınırlandıran ve köleleştiren bu şiddet anlayışı, ne yazık ki geçmişten bugüne kadar bir türlü kırılmadı. Şiddet, her köşe başında, her sokağın karanlık köşesinde, belki de görünmeyen, ancak hissedilen bir güç ilişkisi olarak devam eder.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve şiddetin kökleri

Toplumsal eşitsizlik, kadına şiddetin en derin köklerinden biridir. Kadınlar, tarihsel olarak erkek egemen toplumlardaki ikincil konumlarına itilmiş, hakları sürekli olarak ihlal edilmiştir. Ne yazık ki bu durum, toplumsal yapının ve kültürel kodların etkisiyle günümüzde de sürmekte. Erkeklerin toplumda “güçlü” ve “lider” kabul edilmesi, kadının ise “bağımlı” ve “korunmaya muhtaç” bir varlık olarak görülmesi, şiddet için zemin hazırlayan en büyük etkenlerden biri.

Toplumda kadına yönelik şiddetin, sadece fiziksel darbelere indirgenemeyeceğini kabul etmeliyiz. Kadınların karar mekanizmalarında yer alması, özgür bir şekilde çalışabilmesi, kendi yaşamını şekillendirmesi engellendiğinde, şiddetin diğer, daha gizli yüzleri devreye girer. Ekonomik bağımsızlık, özgürlük ve eşitlik bu noktada önemli bir kırılma noktasını oluşturur. Kadınların yalnızca şiddet mağduru olarak değil, aynı zamanda eşit haklar için mücadele eden bireyler olarak görülmesi gerekmektedir. Bu, sadece kadınları korumak değil, toplumsal yapıyı yeniden inşa etmek anlamına gelir.

Her kadın, bir toplumsal dönüşümün parçası

Kadına yönelik şiddet, toplumsal yapının zayıf noktalarını gözler önüne serer. Kadınlar, bu şiddet karşısında sesini yükselttikçe, toplumun diğer kesimlerinin de bu sesle birlikte yükselmesi gerekir. Çünkü kadınların özgürlüğü, sadece kadınların değil, tüm toplumun özgürlüğüdür. Kadınlar güçlü olduğunda, toplum daha güçlüdür. Kadınlar eşit olduğunda, herkes eşit olur. Kadına yönelik şiddetle mücadele, sadece bir kadın hareketi değil, tüm insanlığın ortak mücadelesidir.

Her kadına hak ettiği saygıyı ve eşitliği vermek, sadece toplumsal düzeni sağlamakla kalmaz; aynı zamanda daha sağlıklı, daha huzurlu ve daha adil bir toplum yaratma yolunda atılacak en önemli adımdır. Bu sorunu çözmeden, toplumsal eşitsizliğin ve şiddetin köklerinden kazınması imkansız.

Unutmayalım!

Kadına şiddet sadece bir kadının meselesi değil, tüm insanlığın sorunu. Ve bu sorunu çözmek, toplumsal eşitsizlikle yüzleşmekle mümkün.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.